Marsh raporu Avrupa, Orta Doğu ve Afrika sigorta piyasalarını mercek altına aldı
Marsh tarafından yayınlanan Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Sigorta Piyasaları Ocak-Haziran 2010 raporu, bu bölgelerde sigorta piyasasına giren şirket sayısındaki artış ve bununla birlikte artan rekabet nedeniyle tüketicilerin fiyat avantajlarından faydalandığını ortaya koydu. Marsh’ın raporunda söz konusu bölgelerde ticari kredi piyasaları ve finansal kuruluşlar için sigorta teminatlarının piyasaya yeni katılımcıların girmesi ile sabit hale geldiği yer alıyor. Raporda Avrupa, Orta Doğu ve Afrika sigorta piyasalarındaki başlıca on sigorta çeşidi mercek altına alınıyor.
(Kaynak: Insurance Journal, 9 Ağustos 2010)
Rus çiftçiler ürün sigortasına ilgi göstermeye başladı
Dünyanın ikinci büyük reasürans şirketi Swiss Re, yakın zamanda Rusya’da meydana gelen kuraklığın ardından ülkede ürün sigortasına yönelik talebin artış göstereceğini savundu. Swiss Re’ye göre Rusya’da tarımsal ürünlerin sadece % 25’i sigortalı olmakla birlikte çiftçiler halen devlet desteğine bağımlı durumda bulunuyor.
Buna karşın Rusya’da ürün sigortasının gelişimine destek olmak üzere 2003 yılından beri hükümet tarafından ürün sigortası primlerinde % 50 oranında sübvansiyon sağlanıyor. Mevcut durum ise bugüne kadar Rusya’daki çiftçilerin çoğunluğunun ürün sigortasının yüksek hasar maliyeti faturasının sigortalıya çıkarılacağı endişesiyle sigorta yaptırmaya sıcak bakmadığını gösteriyor. Swiss Re yetkilileri ise yaşanan kuraklığın yeniden tekrarlanabileceği ihtimalinin çiftçileri ürün sigortasına yönelteceğini tahmin ediyor.
(Kaynak: Business Insurance, 10 Ağustos 2010)
Dünya ekonomisi toparlanıyor
Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) tarafından hazırlanan “Dünya Ekonomi Anketi” dünya ekonomisinin küresel krizin ardından toparlanmaya başladığını ortaya koydu. Anket sonuçları 116 ülkede 1.103 uzmana ülkelerinin genel ekonomik durumları ve ekonomik göstergelerine ilişkin yöneltilen sorulara ilişkin alınan cevaplardan derlendi. Ankete göre Kuzey Amerika ve Asya gibi bölgelerde büyüme azalırken diğer bölgelerde ise göze çarpan büyüme kaydedildi.
ICC anketi, 2010 yılının ikinci dört ayında 104,1 olan dünya genelindeki ekonomik göstergelerin aynı yılın üçüncü dört ayında 103,2’ye gerilediğini ortaya koydu. Anket, bu gerilemenin başlıca olarak Kuzey Amerika ve Asya gibi bölgelerdeki azalan ekonomik göstergelerden kaynaklandığını belirtiyor. Ankete göre Batı Avrupa’da ise Alman ekonomisi artan ihracat nedeniyle % 2,2 oranında büyüme gösterdi. Ancak Avrupa’daki ekonomiye ilişkin beklentiler Yunanistan’da derinleşen kriz ile İspanya, Portekiz ve İrlanda’da devam eden yapılandırma programları nedeniyle çok parlak bir tablo çizmiyor. Ankette Kuzey Amerika’da kaydedilen büyümenin ise yüksek işsizlik oranı ve harcamalar ile azalan tüketim nedeniyle hız kestiğine yer veriliyor.
(Kaynak: Insurance Journal, 18 Ağustos 2010)
AB yenilenebilir enerji kullanımını teşvik ediyor
Dünya genelinde enerji kaynaklarının tükenmeye başlaması ve enerji ihtiyacının artması ile birlikte yeni çözümler aranmaya başlandı. Buna ilişkin olarak Avrupa Birliği enerji ve iklim değişikliği politikaları da üye ülkeleri yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmaya teşvik ediyor. Buna göre AB 2008 yılında toplam enerji tüketimi içindeki payı % 10,3 olan yenilenebilir enerjinin payının 2020 yılında % 20’ye çıkarılmasını amaçlıyor.
AB’nin yenilenebilir enerji konusunda hedeflerine ulaşması durumunda yenilenebilir enerji sektöründe istihdamın artacağı ve GSYİH’ da katma değer yaratılacağı öngörülüyor. AB düzenlemeleri üye ülkeleri yenilenebilir enerji kaynaklarını üretmeye ve kullanmaya yönlendiriyor. Bu amaçla AB bu alanda yenilikçi teknolojilerin hayata geçirilmesi için mali destek de sağlıyor.
Eurostat verilerine göre Avusturya, Estonya, Romanya, Portekiz ve Slovakya 2006–2008 döneminde yenilebilir enerji kullanımının en fazla arttığı ülkeler arasında yer alıyor.
(Kaynak: Kriter dergisi, Ağustos 2010)
İklim değişikliği konusundaki anlaşmazlıklar devam ediyor
2010 yılında meydana gelen hava ile bağlantılı felaketler küresel ısınma ile mücadele edilmesine ilişkin çağrıları yoğunlaştırdı. Buna karşın çağrıların Birleşmiş Milletler iklim değişikliği görüşmelerindeki küresel ısınmanın faturasının zengin ve fakir arasında paylaşımına yönelik çıkmazı ortadan kaldırması zor gibi görünüyor. Zira sera etkisi yaratan gazların salınımına en fazla sebep olan ülkeler Rusya, Çin ve Amerika konuya ilişkin görüşmelerde çözüm üretmeye fazla istekli görünmüyor.
Buna ek olarak uzmanlar hava ile bağlantılı felaketlerin zengin ve fakir ülkeler arasındaki anlaşmazlıkları daha da arttırabileceğine dikkat çekiyor. Zira kuraklık ve sel gibi felaketlere en fazla maruz kalan fakir ülkeler, küresel ısınmaya zengin ülkelerin neden olduğunu savunuyor. Bu nedenle sera etkisi yaratan gazların salınımının kısıtlandırılması zengin ve fakir ülkeler arasındaki başlıca anlaşmazlık konusu olarak gündemdeki yerini koruyor.
(Kaynak: Insurance Journal, 17 Ağustos 2010)
CEA, sigorta şirketlerinin QIS 5’e katılması çağrısında bulundu
Avrupa Sigorta ve Reasürans Federasyonu (CEA) Başkanı Tommy Persson Solvency II Projesi için Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan 5. Etki Değerlendirme Çalışmasına (QIS 5) tüm sigorta şirketlerinin katılması için çağrıda bulundu. Persson verdiği demeçte QIS 5 sonuçlarının Solvency II’nin yapısının tamamlanması açısından çok önemli olduğunu belirtti.
CEA Başkanı, CEA’nın daha önce Avrupa Sigorta ve Mesleki Emeklilik Denetçileri Komitesi’nin (CEIOPS) sermaye yeterliliği konusunda önerdiği sıkı tedbirlerin ekonomik gerçeklere uygun olmadığını düşündüğünü ve bu konudaki endişelerini Komisyon’a ilettiğini vurguladı.
Persson, QIS 5 kapsamında CEA’nın dile getirdiği endişelerin giderildiğini de belirterek AB Komisyonu ile diğer kuruluşların sigorta sektörünün sıkıntılarını dikkate alarak tüketicinin korunması, finansal istikrarın sağlanması ve sigorta sektörünün ekonomideki rolünü etkin şekilde sürdürebilmesine ilişkin dengeli bir rejimin oluşturulması için çaba göstermeleri gerektiğini ifade etti.
(Kaynak: Postonline.co.uk, 23 Ağustos 2010)
Munich Re, hava ile bağlantılı felaketlerin iklim değişikliğinin sonucu olduğunu savundu
Munich Re,1880 yılından itibaren elde edilen meteorolojik kayıtlara göre 2010 yılının birinci yarısının en sıcak dönem olduğunu açıkladı. Munich Re’ye göre kutup bölgelerinde azalan buz kütleleri ve güneş ışınlarındaki değişiklikler, küresel ısınmanın hava ile bağlantılı felaketleri aşırı seviyeye taşıdığının işaretini veriyor.
Munich Re verileri sel ve fırtına gibi hava ile bağlantılı felaketlerin 1980 yılından beri üç kat arttığını ortaya koyuyor. Munich Re uzmanları ise 2010 yılında dünyanın çeşitli yerlerinde meteorolojik nedenlerle meydana gelen felaketlerin bir bütün halinde küresel ısınmanın sonucu olduğuna ve felaketlerin önümüzdeki dönemlerde daha da kötü boyutlara ulaşacağına dikkat çekiyor.
(Kaynak: Commercial Risk Europe, 18 Ağustos 2010)